30 Nisan 2012 Pazartesi

Bilal

Adeta post-modern bir doğa harikası
Farkındalık yaratmak için
İrite edin
Karşı çıkın
diye düşünüyor isyan ediyorlardı
bir nevi

Ama bende,
ağzımla dudaklarımın neye göre
yerleştirildiğini bilmediğim yüzeyimde


Tam
Ortada

Sağ
Burun deliğimde


Burnumun ortasındaki duvara dayanmış
Yaşlı bir sümük parçası
suratıma bakan her insanın
Rahatsız olan
olan bakışlarının
Sahte rüzgarların, fırtınaların
Yaratılan imparatorlukların
Hükümdarıymışcasına, kahkaha atıyor
Gırtlağı tıkanana kadar gülüyordu.

Farkındalık
yaratmıştı

Tuvalete gidiyordum.
Aynaya bakacak,
iktidarın ben olduğumu gösterecektim
O moruğa
Burnumu peçeteye sarıppeçeteyi
açtığımda
Cesedini bulmak için can atıyordum
Ama şaşırmıştım
O benim sandığım kişi değildi
Çok daha güçlüydü
Burnuma bayrağını diken sivilceydi.
Bir an inanamadım.
Ne işi vardı onun orada?
Sonra bir heyecan kapladı beni
Onu yok edecek gücü barındırıyordum.
Tırnaklarımın onu arasına alıp
oluşturacağı cinayet melodisi
suratımı bürümüştü

O tedirgin sivilceyi, Bilal tipi vardı onda
tırnaklarımın arasında sıkıştırdım.
Sıkarken, yavaşca çıkan o
Muhallebi kıvamlı, şey
Bilal'in kanı olmalıydı.

Bir kez daha sarmaladım burnumu
peçeteyle.
Bıraktığı iz tatmin ediciydi.
Sarhoş bir ateşi parmaklarımın ucuyla
söndürmüş,
küllerini kendime bir ödül bilmiştim.



Not: Bu şiir Derin Arduman tarafından yazılmıştır.

28 Nisan 2012 Cumartesi

Eller

Ne gariptir ki ellerimiz
Hiçbir zaman hakkettikleri ilgiyi
Görme fırsatını bulamamışlardır.
Oysa ki eller,
Bazen bir çocuğun en iyi oyuncağı,
Bir yazarın en iyi kalemi,
Bir aşçının en usta mutfak aleti,
Bir ressamın en estetik fırçası,
Bir katilin en soğukkanlı silahı,
Bir doktorun en güvendiği gereci,
Olabilen
Yegane organlardır.
Ellerimizde sevgi vardır,
İnanç vardır,
Aşk ve tutku,
Avcumuzdaki çizgileri dolduran,
Düşlerimiz vardır.
Tanrı vardır ellerimizde.
Her şey elimizde,
Bir de bunun farkında olsak...

Sevgiliyi Seçmek

Tıpkı bir arının bal yapacağı çiçeği seçmesi gibi
Ben de seçmek isterim sevgiliyi.
Öncelikle, öyle bir görünmeli ki gözüme
Her gördüğümde onu
Gözümü kapatıp açmak isteyeyim,
Kendimi onu yeni gördüğüme inandırmak için.
Ve öyle bir şey olmalı ki içimde onu her görüşümde
Dışımı da etkilemeli bir nebze.
Görmek görmek diyorum ya,
Bu görmek bildiğiniz görmeye benzemez,
Öyle bir görmeliyim ki onu,
Bakışlarım tenini ve gözlerini delip,
Kalbine ve beynine ulaşabilsin.
İsterim ki gece dolunay çıktığında
Yıldızların loş ışığıyla aydınlanmış sokaklarda
Yarını önemsemeden dans edebilelim
Ve de
Güneş sabahın erken saatlarinde
Gökyüzünü sarıya ilk boyadığında
Elleremiz birbirine değsin.
Ancak öyle bir değsin ki,
O benim tutkularımı, aşkımı
Ve bir davulu andıran
Kalp atışımı hissedebilsin,
Ben de onunkini.
Öyle seveyim ki onu,
Gözünün altında ne zaman bir yaş belirecek olsa
Yanında olayım ağlatmamak için.
Çok sırrımız olsun
Ve bir o kadar da anımız;
Dillere destan olmasa da aşkımız
Gönüllerimizi kuvvetli tutsun.
Öyle bir sevgili olsun ki o,
Eğer ki ayırırsa kader bizi,
Hep zihnimde bulunsun.
Ve de diyeyim:
"Ulan, iyi ki sevmişim!"

Şans

Çok sevdiğim bir arkadaşım vardır,
Şu an özel sebeplerden dolayı
Adını sizlerle paylaşamayacağım.
Fakat başından geçenler...
Onun başından geçenleri,
Yediden yetmişe, istisnasız,
Herkes, ama herkes bilmeli:
O bilmez ki başımıza gelenler
Düşlediklerimizden daha çok
Bizimdir.
Yahut da düşünmez,
Gerçekliğin gerçek değerini.
Sadece der ki:
"Şanslıyan yeterince;
söyleyebilirsin tüm düşüncelerini,
içini dökebilirsin karşındakine;
ama sadece yeterince şanslıysan."
Ve hep "doğru" anı bekler
Bir yastık gibi yumuşak olan düşlerini
Gerçekliğin sert duvarına
"Bam!" diye vurmak için.
Bunu yapmak için gerekli olan kudreti
Ne damarlarındaki mevcut kanda bulabilir
Ne de kalbindeki minicik cesareti bastıran beyninde.
Anlayacağınız,
Doyasıyıa, dolu dolu,
Yaşlı amcaları "Vay be!" dedirtecek,
Genç kızların kalplerini hoplatacak,
İnsana dudak uçuklatacak
Şekilde yaşamaz düşlerini.
Onun düşleri,
Zihninde başlar
Ve zihninde biter.
Yani 
Bu arkadaş hayallerini kendine saklar.
Göremez, bilemez mantıkçı kişiliği
Neler kaçırmakta olduğunu.
Ben de ona demek isterim ki:
Şans, insanın kalbinin gücünün
Beyninin mantık katsıyısına bölümünün
Karesidir. 

Erken Boşalan Yazı


Hani birini seversin, onu hayal edersin, durmadan onun hakkında düşünürsün ama onu görünce... Ne olduğunu anlayamazsın, konuşamazsın bile belki de. O önünde dururken hayallerin hepsi kaçıp gider aklından. Neden bilemezsin anlayamazsın ama o an donarsın.  O gittiği anda hayallerin tekrar baslar, o mükemmel hayaller, o seni hayata bağlayan düşler... Yine karşılaşırsınız bir gün, bu sefer kararlısındır; ona söyleyeceksindir hayallerini, ondan seninle olmasını isteyesindir. Belki gerçekten söyleyebilirsin tüm düşüncelerini belki yine sözler düğümlenir ağzında dilini oynatamazsın.  Şanslıysan yeterince; söyleyebilirsin tüm düşüncelerini, içini dökebilirsin karsındakine; ama sadece yeterince şanslıysan. Is bununla da bitmez gerçi daha çok sansa ihtiyacın olacaktır aslında. Hani o mükemmel an için, o an için beklemek zorundasındır iste, yine hayaller kurmak zorunda.  Her çiftte olduğu gibi gelecektir elinde sonunda. Birbirinize olan sevginizi birleştireceksinizdir. Ama sadece yeterince şanslıysanız, gerçekten şanslıysanız eğer olacaktır bu.  Ama içini dökmek için kurduğun hayaller gibi bunlar da sadece hayal olacaktır, gerçekler düşündüğünden daha.  Ne kadar mükemmel olmasa, her ne kadar planlandığı gibi olmasa da o anin gelmesine sevineceksindir. Sevgi birleşimi sonuçta...  Her şey yolunda giderken planladığından farklı bir şey de olabilir. Nasıl olsa her şeye bir Muhalefet vardır hayatta.  Erken boşalırsın... Tüm o hayaller düşler planlamalar hepsi yalan olmuştur saniyeler içinde artık sen kendin bile değilsindir belki.

Doğruyu söylemek gerekir diye duşundum, neden saklayayım ki; bana da oluyor bu. Hem de çok sık oluyor.  Aklıma bir fikir geliyor, o fikre bağlanıyorum kafamın içinde anlamlandırıyorum biçimlendiriyorum ama...  Ne zaman önüme bir kâğıt çıksa elime bir kalem almaktan, oturup yazmaya başlamaktan korkuyorum, belki de korkmuyorum dedim ya o an ne oluyorsa iste, ben de bilmiyorum.  Kâğıt önümden gittiği anda alıyorum elime kalemi, tekrar başlıyorum düşüncelerimle sevişmeye, onları okşamaya. Yine bir an geliyor, önümde bir kâğıt, ellerim kollarım bağlanıyor, ne yapacağımı bilemeden ortan uzaklaşıyorum.  Fakat iyi haber sandığımdan çok daha şanslı olmam; O sansı da yakaladığımda asla bırakmamam. Kalem elimde düşüncelerimin doruklarındayken bu sefer ben çekiyorum kâğıdı önüme. Başlıyorum yazmaya büyük bir sevgiyle, askla, hatta belki de bir şehvet ile... Söyledim ya her zaman planladığınız gibi olmuyor her şey, bırakıyorum kalemi elimden ve yazıma bakıyorum, o günlerce, haftalarca, aylarca hayalini kurduğum, şekillendirdiğim, anlamlandırdığım her şey o kâğıdın üzerinde öyle bir duruyor ki... Anladınız iste; tatmin etmiyor insani. Ama oturup yine hayal kuruyorum, yine düşünüyorum, yine düşünüyorum ve hala fikirlerimle ask yaşıyorum.

Küçük bir sır olarak kalsın ama hiç başlamamaktan çok daha iyi hissettiriyor...