27 Kasım 2012 Salı

Nur

Gecenin sessizliğine bürünür yürürdüm sokakta önceden. Belki kulağımda olurdu kulaklıklarım. Fakat çalışmayan iki kulaklık gibiydik biz. Kendi müziğimizi dinleteceğimize, dışarıdaki sesleri yansıtırdık. Yansımalardan oluşan kısır döngüydü benim şansım. Döngüyü kısır yapan da sendin, yansıtan da. Ruhunun kısırlığını verdin bana. Emdin beni, beni biz, bizi sen yaptın gittin. Sözlerim bitti artık, esir alındım boşluk tarafından. Boşlukta yetişirken ta kendisi oldum çıktım. İnanmak yok bize şimdilik, bizim için. Mimberinden düşmüş imamın cemaatiyiz. Toprağımız bol, ruhumuz nur ile dolsun.

23 Kasım 2012 Cuma

Şahaneler

evet yüzsüzlerdi, evet götlerdi. evet yüzüne bakarlardı, gözlerini kırpmadan yalanlarını ve saçmalıklarını ve bok püsürlerini kusarlardı; ve o kadar bencilce yaparlardı ki, ne düşündüğün umurlarında olmazdı. çünkü o kadar şahanelerdi ki senden tek kurtuluşları bahanelerdi. (göt şahane olur muymuş demeyin, gayet de oluyor, memeyle bile kapışıyor.) sıçarlardı tüm şahaneleriyle gün ve hafta ve yıl boyu, ve doğaldı onlar için. kolaydı. çünkü bir kere göt olunca; ne adam olmanın sorumluluğu çökerdi üstüne pis bir gölge gibi, sıçmanın tüm hazzını dağıtarak, ne de kimse kızmazdı sıçışlarına kendilerinden başka. ayna karşısında kontrolü ele geçiren o vicdan da olmasa, ömür sıçmakla da geçerdi.

ah, göt göte verip, gözlerinin içine baka baka sıçmak vardı damarlarında.


ama ayna vardı karşılarında.


*bkz.: Her Sey Peynir, Bahaneler.

4 Kasım 2012 Pazar

Bahaneler

Yüzsüzdük biz. Her şeye yüzümüz vardı, her şeye bahanemiz olduğu gibi. Olmadığı zaman da uydururduk bir tane, her şeye yüzümüz vardı sonuçta. Göttük biz tam anlamıyla, halkın tabirindeki o götler bizdik işte. Ve bahaneler osurur, yalanlar sıçardık millete. Göttük sonuçta, paslanmamamız lazımdı. İşleyen demir pas tutmaz  dediler diye. Bazen bozardık ağzımızı, önümüze gelene, geçene, seri yalancıydık biz, isal oluyorduk yani. Bazen ise kitlenirdik, ne bir ses ne de bir nefes çıkardı ağzımızdan. Kanımız deliydi ama hiç adam olamadık. Anlamıştık zaten onu, ondan göt olduk biz yoksa şansımız olsa, nası adamlar olurduk bir bilseniz.

3 Kasım 2012 Cumartesi

Ses kayıtlarımızı gözlerimiz dinlerdi bizim

Şiirlerimi odamın duvarlarına yazardım hep. Dört duvarım vardı anca. Sonra sen oldun duvarlarım, sana yazdım şiirlerimi bende. Yüzündeki solmuş gülümsemenin verdiği hazdı sigaradan aldığım. Belki renklenir diye daha fazla çekerdim içime onu da. Tonuna uymayan dilsiz bir vokalin, akordu olmayan bir klavyenin oluşturduğu iki kişilik bir caz grubuyduk biz. Cazı caz yapmak için atardık sololarımızı. Önce ben ucu kırık kalemimle yapardım atışımı kahve lekeli sayfalarıma, sonra sen söndürürdün sigaranı omzumda. Düz duvarda düzüşen at sinekleriydi benim aklımdaki ucuz şarapla kafa olduğumda. Beğenmeyip de yiyişiriz diye çıkamadığımız filmdi makinemden çıkanlar. Ve düz duvarda düzüşen at sinekleriydi benim aklımdaki pahalı viski ile kafa olduğumda. Gençtik fakat ölecektik.